Saddam Hüseyin'in, 33 yıl önce işgalci ABD başta olmak üzere emperyalist ülkelerin desteğiyle Halepçe'de kimyasal ve biyolojik silahlar kullanarak gerçekleştirdiği katliam ve vahşetin üzerinden yıllar geçse de o gün yaşanan acılar halen tazeliğini koruyor.
Baas rejimi tarafından 16 Mart 1988 yılında kimyasal saldırı yapıldığında kaçmayı başaran bölge halkı İran'a göç ederken, kaçmayı başaramayanlar ise kimyasal saldırının kurbanı oldular. Aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 6 bin kişinin hayatını kaybettiği ve binlerce kişinin yaralandığı katliamdan geriye acı ve hüzün kaldı.
Kasabada kimyasal silahın etkisi ile kanser ve solunum yolu hastalıkları nedeniyle vefat edenlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Kısırlık ve genetik bozukluklar gibi etkilerinin günümüze kadar ulaştığını gösteren tıbbi çalışmalar var.
Halepçe Katliamı'nın üzerinden 33 yıl geçse de acıları devam ediyorKatliamla ilgili İLKHA'ya konuşan Erbil'de cami imamlığı ve hatipliği yapan Dr. İmad Settar Ömer Guwanî, Kürd özgürlük tarihinde, Halepçe Katliamı'nın acı verici bir olay ve iyileşmesi çok zor olan bir yara olduğunu belirterek bu katliamın vicdan sahibi her insanın o acıyı hissettirdiğini söyledi.
Halepçe'nin İran ile coğrafi sınırı bulunduğu için stratejik konumda olduğunu ve Kürd peşmergelerinin bölgede bulunmasından dolayı, İran ile Irak arasındaki savaşta hedef alındığını ifade eden Guwanî, "Aynı şekilde o zaman ki Kürd liderlerinin hikmetsizliği ve basiretsizliğinin etkisi de vardı. İnsanın kendi memleketini bu tür bir olaylara karşı koruması lazım. Fakat yine de bu sebeplerden dolayı uluslararası hukuka göre yasaklanan bir silah kullanılmamalı ya da teşvik edilmemelidir." şeklinde konuştu.
Savaşta sivil halkın, kadın ve çocukların hiçbir suçunun olmadığını dile getiren Guwanî şu ifadeleri kullandı:
Karşı taraftakilerin bazıları senin düşmanın olan Peşmerge, asker ve Devrim Muhafızları olabilirler fakat karşı tarafta bulunan sıradan halk ve çocukların suçu nedir. Şu anda bile olayla ilgili fotoğrafları gördüğümüzde olayın nasıl dehşet ve acı verici bir olay olduğunu görüyoruz. Bu olay gerçekleşmemiş olması gerekiyordu. Fakat gerçekleştikten sonra bazı siyasi menfaatler yüzünde başka yere çekildi.
"Halepçe'nin harcinde; Balîsan, Şêx Wesan, Xoşnawetî ve Qeladize gibi birçok yere de kimyasal saldırı oldu"
Halepçe dışında birçok yerinde hedef alındığını söyleyen Guwanî "Büyük olan olay Halepçe'de gerçekleşti. Aynı şekilde Balîsan, Şêx Wesan, Xoşnawetî bölgesi, Qeladize ve birçok yere daha kimyasal saldırı yapıldı. Fakat Halepçe stratejik ve önemli bir konumda bulunduğu için ayrıca hedef alındı. Aynı şekilde İran sınırında bulunduğu için medyalar olayı rahatlıkla dünyaya duyurabildiler. Yani Halepçe dışında birçok acı verici olay ve sıkıntılar gerçekleşti, belki de bunlardan bazıları Halepçe Katliamı'ndan daha da acı verici olabilir fakat Halepçe sadece insanların duyduğu acıdır." dedi.
Dünyada İslam ile yönetilen ve İslami bir devlet denilebilecek bir devletin olmadığını söyleyen Guwanî, halkı Müslüman olan bazı dış güçler tarafından kendi bölgesel ve uluslararası menfaatleri için kurulan devletlerin katliama sessiz kaldığını ifade etti.
Halkı Müslüman olan ülkelerindeki İslami hareketlerden Katliama tepki geldiğini belirten Guwanî, "Afganistan, Pakistan ve körfez ülkelerindeki İslami Hareketler gibi. Şu anki Irak İslam Alimleri Başkanı olan Dr. Haris'in kendisi anlatıyordu. Kendisi Arap olmasına rağmen o zaman Halepçe halkı için yardım topluyordular. Yani kısacası halk ve topluluk olarak olayı duyanlar ellerinden geleni yaptılar fakat devlet olarak bir şeyler yapılmadığı için bunlar da medya ve kayıtlarda yer almadı." şeklinde konuştu.
"Küresel güçler bu olayın sorumlusudurlar ve katliamı onlar yaptılar"
Olayın tek sorumlusunun Saddam olmadığını vurgulayan Guwanî, "Saddam küresel gücün sadece bir parçası, hatta zayıf bir parçasıydı. Şu anda insanlığı yöneten küresel güçlerin gözleri önünde bu olay cereyan etti. Yani Birleşmiş Milletler, BM Güvenlik Kurulu ve tüm hukuki sistemlerin gözleri önünde bu saldırı yapıldı. Hatta yanlış hatırlamıyorsam Alman menşeli bir şirket tarafından silahlar Saddam’a verilmişti. Yani Küresel güçler bu olayın sorumlusudurlar ve bunlara yaptırmışlar. Kanunlarda açıklandığı gibi, suçu yaptıranlar en az suçu işleyen kadar sorumludur." diye belirtti.
Katliamın etkisinin halen devam ettiğini belirten Guwanî şunları söyledi:
Olayın kurbanlarından olan birkaç tanıdığım var. Olayı anlattıklarında olayın nasıl acı ve elem verici olduğu gözüküyor. Onlarla konuştuğumuzda ya da Halepçe’ye gittiğimizde gerçekten Kürd siyasi iktidarın bu olaya karşı, Halepçe halkına hizmet konusunda çok duyarsız kaldıklarını görüyoruz. Halepçe halkı mazlum ve mağdur bir halktır ve maalesef halen bu durum devam ediyor.
"Biz Kürdler mazlum halklardanız ve dünyada hüküm süren vahşi sistem tarafından bize zulmedildi"
Uluslararası toplumda vicdan olmadığını belirten Guwanî, "Onlar menfaatlerine göre hareket ederler. O zamanda Emperyalist güçler menfaatleri gereği Irak’ta yapılan suçları örtbas etmeye çalıştılar. Bu konu hakkında birkaç adım atıldı fakat bu adımlar olması kadar değil. Yani yapılan yardımlar ve tanıtmalar insani hissiyat üzerine yapılmadı, küresel emperyalist ülkelerin menfaatleri doğrultusunda yapıldı. Çünkü eğer insani hassasiyet olarak yapılsaydı durum daha farklı olurdu. Menfaat bitince olayı önemseme de son buluyor." dedi.
Son olarak Müslüman halkların kendi aralarında ki kardeşliği pekiştirmesi gerektiğini vurgulayan Guwanî, "Fakat bir tarihçinin dediği gibi, ‘Kürdler tarihten ders almıyorlar.’ Bizler bu tür olayların gerçekleşme sebebi üzerinde çokta düşünüp tekrarlanmaması için çalışmamız lazım. Aramızdaki kardeşliği pekiştirmemiz gerekir. Müslümanlara sesleniyorum, biz Kürdler mazlum halklardan biriyiz ve halen dünyada hüküm süren bu vahşi sistem tarafından bize zulmedilmiş. Eğer aramızda yardımlaşırsak inanıyorum İslami bir sistem tekrar geri gelir ve bütün insanlık bu tür katliam ve vahşetlerden uzak bir şekilde beraber özgür bir şekilde yaşayabilirler." ifadelerini kullandı.