Rusya'nın Soçi kentinde 16-17 Şubat tarihlerinde Türkiye, Rusya ve İran'ın katılımıyla 15'inci Astana görüşmeleri düzenlendi.
Görüşmelerin ardından Türkiye, Rusya ve İranlı yetkililerin katılımıyla toplantıya ilişkin 17 maddeden oluşan ortak açıklama yapıldı.
Açıklamada, Suriye'nin egemenliği ve bağımsızlığı ile birliği ve toprak bütünlüğünün sağlanması için Birleşmiş Milletler (BM) şartının amaç ve ilkelerine bağlılık vurgusu yapıldı ve belirlenen ilkelere tüm tarafların bağlılık göstermesi gerektiği belirtildi.
Suriyeli Aktivist Cemal El Felah ve Suriyeli Eğitimci Alim İsmail Cıben Ebu Yusuf 15'inci Astana görüşmelerini İLKHA'ya değerlendirdi.
"Astana görüşmeleri, Esad rejimini tahkim etmek için yapılan görüşmelerdir"
Astana sürecini, Esad rejiminin bölgeyi tahkim etmek için ve Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) elindeki bölgeleri tekrar geri kazanmak için yapılan toplantılardan ibaret gördüklerini belirten Felah, "Astana sürecinin 15'inci buluşması ile birlikte şunları gördük; kesinlikle hiçbir şekilde Astana sürecinde ne Birleşmiş Milletler'in anlaşmalarına mutabık kaldı ne onlara uydu ne de Güvenlik Konseyi'nin almış olduğu kararları uyguladı. Astana görüşmesi; Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararları ile ilgili kötü bir örnek oldu. Astana sürecini, Esad rejiminin bölgeyi tahkim etmek için ve Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) elindeki bölgeleri tekrar geri kazanmak için yapılan toplantılardan ibaret görmekteyiz. Suriye'de çocuk, kadın denilmeden birçok sivil katliamlar gerçekleştirildi. Bu katliamları rejim yaptı. Astana görüşmeleri, Esad rejimini tahkim etmek için yapılan görüşmelerdir." ifadelerini kullandı.
"Suriye'de dünyada karşılığı olan bir yapılanma istiyoruz"
Astana süreci ile birlikte Suriye'deki tüm muhalif yapıların "terör örgütü" olarak kabul edildiğini belirten Felah, "Tahrir Şam, hepimiz biliyoruz ki El-Kaide'nin bir uzantısıdır. Buna rağmen ki El-Kaide'nin uzantısı olmakla birlikte içerisinde Suriyeliler de vardır. İnsaflı olarak değerlendireceksek; El-Kaide'nin içerisinde iki grup insan var. Birincisi IŞİD ve radikalizmin düşüncesini taşıyanlar; ikincisi ise onlara nazaran biraz daha yumuşak veya o düşüncede olmayanlar. Bu iki grubun ayrımını iyi yapmamız gerekiyor. Genel olarak Tahrir Şam'ın düşünce ki El-Kaide'nin düşüncesidir. Şu an 21'inci asırda dünyadaki uluslararası ülkelerin hiçbirinin kabul etmediği düşünce olduğundan dolayı biz tabii ki bunu kabul etmiyoruz. Suriyeliler olarak Suriye'deki bütün siyasi ve askeri yapıların dünyada karşılığı olan bir yapılanmaya gitmesi noktasında tavsiyede bulunuyoruz. " şeklinde konuştu.
"İdlib odaklı çözüm demek, lokal bir çözümdür"
Dünya kamuoyunda rejimin meşruiyetinin kalmadığını ve rejimin katil olarak ilan edildiği günleri görmek istediklerini ifade eden Felah, "Astana'da, Suriye'deki sorunlarının çözümü noktasında çözüm odaklı oturumları olumlu karşılıyoruz. Bu konuda ümitliyiz. İdlib odaklı çözüm demek, lokal bir çözümdür. Suriye genelinde bir çatışma var. İdlib'de gerginliğin azaltılması demek, Suriye'nin bütün sorunlarının çözülmesi anlamına gelmiyor. Sadece İdlib'deki sorunların çözülmesini değil, genel olarak bütün çatışmanın olduğu bölgelerde gerginliğinin azaltılmasını, insanların insanca yaşamasını sağlayan bir ortamın oluşmasını istiyoruz. Biz diyoruz ki rejim ağır silahlarla halka saldırdı ve uçaklarla halkı varil bombaları ile bombaladı. Dünya kamuoyunda rejimin meşruiyetinin kalmadığını görmek ve rejimin katil olarak ilan edilmesini istiyoruz." diye konuştu.
"Suriye'nin bağımsız bir şekilde halk tarafından yönetilmesini istiyoruz"
Suriye'nin bölünmesine karşı duracaklarını belirten Felah," Suriye'nin çoğunluğu Sünni Araplardan oluşmaktadır. Biz devrimciler olarak Suriye'de birlikten yanayız. Suriye'nin bölünmesine karşıyız ve karşı duracağız. Suriye'nin çoğu Arap ve Sünnidir. Suriye'nin bütünlüğü derken rejimin hegemonyası altında kalması anlamı çıkmamalıdır. Suriye'nin bağımsız bir şekilde halk tarafından yönetilmesini istiyoruz. Suriye'nin kesinlikle Esad rejiminin hegemonyası altından çıkması gerekir. Rejim kaldığı sürece biz onlara karşı durmakta direneceğiz." dedi.
"Suriye sorunu insani olarak ele alınmalıdır"
Suriye'deki sorunun insani çerçevede çözülmesi gerektiğini ifade eden Felah, "Bölgesel ve uluslararası bütün ülkelerin Suriye konusunda çözüm odaklı çözümler üretirken kesinlikle bunların göz ardı edilmemesi gerekir. İnsani çerçevede düşünerek çözümler üretilmelidir. Suriye meselesine ülkeler ve devletler çıkar odaklı çözümler ile yaklaşmamalı. Suriye halkını insani olarak değerlendirilip buna göre bir çözüm üretilmelidir. Şu an Suriye çözümü için harekete geçen odaklara bunları söylüyoruz." diye konuştu.
Suriye'de Coronavirus'le mücadeleye de değinen Felah, "Suriye'de dar imkanlara ve yokluğa rağmen Coronavirus ile mücadele; sağlık personelleri tarafından sürdürülmektedir. Şu an lokal olarak bazı yerlerde aşı uygulaması başladı. Alınan tedbirler burada olduğu gibidir. Hijyen, maske ve mesafe kuralları uygulanmaktadır.
"Astana sürecinde tek kazanım: İdlib'de gerginliğin azaltılmasıdır"
Astana sürecinin 15'inci toplantısını değerlendiren Suriyeli âlimlerden İsmail Cıben Ebu Yusuf, "Astana sürecinin 15'inci toplantısı, Rusya, İran ve Türkiye olmak üzere 3 devletin katılımıyla gerçekleşti. Rusya ve İran, Suriye halkının ve devrimcilerinin düşmanıdır. Bu ülkeler, Beşar Esad yanlısı, bir politika izlemektedir. Tek başına kalan ülke varsa o da Türkiye'dir. Türkiye tek başına bunlara karşı siyasal bir politika geliştirmektedir. Şu an Suriye halkının Astana sürecinden ve görüşmelerinden kesinlikle hiçbir beklentisi olmasa da bir kazanımı vardır. Bu kazanım da İdlib'de gerginliğin azaltılması ile gerçekleşti. İdlib'de Rus savaş uçaklarının bombalarının durması gibi kazanımlar elde edildi. Şu an Astana sürecinde, Irak doğusunda özellikle Türkiye'nin ve ABD'nin olduğu bölgelerde baskılar olmaktadır. Astana sürecinde ve görüşmelerinde Suriye halkından çok; siyasi amaç gözeten ve çıkar peşinde olan devletler bulunmaktadır.Yine tekrar söylüyorum, Suriye halkının Astana görüşmelerinden kesinlikle hiçbir beklentisi ve hiçbir çıkarı olacağını düşünmüyorum. Astana sürecinin İdlib'deki gerginliğin azaltılması dışında bir faydası olmamıştır.