16 Mart 1988’de Halepçe’de binlerce mazlum, mağdur ve masum insanın katliama maruz kaldığını anımsatan Dursun, katliamın insanlığın bir utanç vesikası olarak tarihe ve zihinlere kazındığını söyledi.
1988’de, 40 bini aşkın insanın yaşadığı Halepçe kentinin aralıksız beş gün boyunca savaş uçakları tarafından bombalandığını, toplarla yerle bir edilerek korkunç bir katliam yapıldığını belirten Dursun şöyle devam etti:
“Kaçabilenler dağlara kaçarak canlarını kurtarmaya çalışırken, geride kalan binlerce kadın, çocuk ve yaşlıların üzerine, tarihte görülmemiş bir vahşetle, hardal ve siyanür bombaları atıldı. Zehirli gazlardan en az 5 bin insan feci şekilde can verip şehid olurken yaklaşık 15 bin kişi ise yaralanmıştır. Sürekli insan hakları söylemini dillendiren batılı devletler ve sözüm ona Birleşmiş Milletler, bu korkunç katliama sağır, kör ve dilsiz kalmıştır.”
“Katliam ve vahşet dünya kamuoyundan günlerce gizlenmiştir”
Halepçe katliamının Müslüman Kürd halkına karşı dünyanın gözü önünde yapıldığını ve tarihe kara bir leke olarak geçtiğini vurgulayan Dursun “Bu katliam ve vahşet dünya kamuoyundan günlerce gizlenmiştir. Katliam sonrası yaklaşık 500 bin kişi Türkiye’ye sığınmıştır. Üzerinden 33 yıl geçmesine rağmen emperyalist ve sömürgeci güçlerin dünyanın birçok bölgesinde uyguladıkları soykırımlar, vicdanları parçalamaya, hain ve sinsi planlarını doğrudan ya da vekalet savaşları yoluyla sürdürmektedirler. Halepçe Katliamı yüreğimizde bir yara olarak tazeliğini sürdürmektedir.” dedi.
“Mutlak nizam İslam’ın gölgesinde yaşamakla mümkündür”
Açıklamasının devamında Dursun “Sömürgeci ve emperyalist güçler ile onların yerli işbirlikçilerinin tabiatları ve zihin dünyaları sömürü, katliam ve zülüm üzerine inşa olmuştur. Bu karanlık insanların uyguladıkları karanlık planlarının bilincinde olarak; kime karşı yapılırsa yapılsın her türlü şiddet, zülüm, katliam, ayrımcılık ve benzeri insanlık dışı eylemleri şiddetle telin ediyorum. Bilinmelidir ki, bütün insanlığın kurtuluşu olmayan bir kurtuluş, hiçbirimizin kurtuluşu olamaz. Bu da ancak, kökü ezelde, dalı ebet de çağlar üstü mutlak nizam İslam’ın gölgesinde yaşamakla mümkündür.” ifadelerini kullandı.