Emekli Albay Ay, bir gece vakti emekli amiraller tarafından "Montrö Boğazlar Sözleşmesi" bahane edilerek yayınlanan bildiri ile ilgili İLKHA'ya konuştu.
Ay, amirallerin bildirisinin dolaylı gibi gözükse de Türkiye’nin tarihi gerçeklerine bakıldığında bir darbe imasını taşıyan fakat yöntemlerini değiştirme ihtiyacı hissettikleri bir bildiri olduğunu söyledi.
"Bunu tamamen darbe iması taşımayan bir bildiri olduğunu ifade etmeye çalışanlar, Türkiye’deki tarihi geçmişi bilmiyorlar demektir." diyen Ay, "Eğer bu gerçekten sivil bir itaatsizlik hareketi yâda muhalif bir söz, bir eleştiri olsa anlaşılabilir ama 'emekli amiral' diyerek asker olduklarını ifade etmekten geri durmadıkları bir bildiri. Yani sıradan vatandaş olmadıklarını, bu ülkenin sahibi gibi hareket ettiklerini görüyoruz. ‘Bu ülkeyi biz kurduk, bu ülke bizim ganimetimizdir, bu ülkenin üzerinde bizim dediğimiz olur, bu ülke üzerinde size tasarruf hakkı vermeyiz.’ düşüncesinin uzantısıdır." dedi.
"Batının değişik güç odaklarının uzantılarıdırlar"
Bildiriyi yayımlayanların dış güçlerle bağlantılı olduğunu söyleyen Ay, "Suriye’de kim hükümran diye baktığımızda Fransızların azınlıkları iktidara getirerek, görece bağımsızlık verdiklerini görüyoruz. Irak’a baktığımızda İngilizlerin görece bağımsızlık verdikleri dönemde yine azınlıklar yani Şii çoğunluğun yanında Sünni azınlığı iktidara getirdiklerini görüyoruz. Bizim hikâyemiz aslında değişmiyor. Bütün emperyalistler misyoner mantığını kullanarak işgal ettikleri, sömürdükleri ülkelerde azınlıklarla beraber çalışmayı tercih ediyorlar. Bu minvalde bize de dönüp baktığımızda bu insanların fiziksel olaraktan zihinsel olaraktan her ne kadar bizim içimizden çıkan insanlar olsalar da buraya ait olmadıklarını görüyorum. Bizim dışımızdaki farklı medeniyetlerin, batının değişik güç odaklarının uzantıları oldukları kanaatindeyim." ifadelerini kullandı.
CHP başta olmak üzere bazı muhalif partilerin bildiriye imza atanlara destek çıkmasını değerlendiren Ay, "Tabii darbe deyince CHP akla geldiği için CHP'nin yeni yönetimi bunun farkında. Her türlü darbe iması; başarılmış darbeler ya da akamete uğramış darbelerin faturası CHP’ye çıktığı için bunun karşısında konuşlanıyorlar. Fakat onların bu şekilde konuşlanmasını 15 Temmuz’da da gördük. 104 amiralin bildiri yayınlaması konusunda herhalde Cumhurbaşkanı onlara bir çağrıda bulunmamıştır, bir haber göndermemiştir. Bu yönüne de bakmaları lazım. Tabii burada 28 Şubat darbesinde Amerika askeri darbeye geçit vermediği için post modern darbe olarak yeni bir model denendi. Bütün darbeler süreçlerini içine alan bir darbe metodu denendi ve buna post modern darbe denildi, yani siviller öne çıkarıldı." diye konuştu.
"Bu süreçler masum süreçler değil"
ABD Başkanı Joe Biden'in, seçimlerden önce "Şu an ona (Cumhurbaşkanı Erdoğan'a) çok farklı bir şekilde yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Muhalif Türk liderlerini desteklersek, onları daha cesur davranmaya itersek Erdoğan'ın yenebilirler. Darbe ile değil tabi, seçim ile." sözlerine atıfta bulunan Ay, "Buradan baktığımızda Kadife Devrimi meselesi de devreye giriyor bu süreçler masum süreçler değil. Tabi ki insanlar eleştiri yapabilmeli. Bu ülkenin geleceğine dair bir şeyler söyleme hakkına herkes sahiptir. Ama siz bir gece yarısı kalkıyorsunuz bildiri yayınlıyorsunuz, askeri kimliğinizi öne çıkartıyorsunuz. Burada da askerleri veya muvazzafları öne çıkarmak istemiyorlar. Emeklileri niye kullanıyorlar? Buradaki irade, hükümetin arkasındaki sivil desteği keselim, hükümeti itibarsızlaştıralım, bürokratik desteklerini keselim, meşruiyetleri noktasında soru işaretleri oluşturalım, sonrada selamladıklarını söyledikleri ‘Deniz Aslanları’na ve diğer ordu içerisindeki komut kademesine de mesaj veriyorlar. Yani bunu bu kadar masum gösterecek hiçbir karine yok ortada da. Burada da Kadife Devrimi sonuçlarına baktığımızda bunları görebiliriz." ifadelerini kullandı.
"Bütün darbe süreçlerindeki gibi gece yarısı bildirisi okunuyor"
Ay, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Gezi olaylarında bu denenmişti, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü meselesinde olan olaylar da bunun bir parçası olarak da algılanabilir. Tabi buna nasıl cesaret ediyorlar sorusunun da cevaplanması lazım. Yani dünyada salgın, ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve büyük yükler var ama bunun arasına sıkıştırılmış bütün darbe süreçlerindeki gibi gece yarısı bildirisi okunuyor. Kime güveniyorlar? Güvendikleri, demin dediğim gibi fiziksel ve zihinsel olarak bu ülkeye ait olmayanları teşvik edenler var, onlara güveniyorlar. Peki bu nasıl bir güç, Ergenekoncu yapılanmanın arka bahçesi olarak düşünebileceğimiz, onlara fiziksel olarak da zihinsel olarak da destek veren eski komutanların o yapının bir organizasyon içerisinde yer alması kuvvetle muhtemel.
Bildiriye yayımlayan emekli amirallerin, "Ergenekoncu yapının üslub değiştirmiş hali" olduğunu söyleyen Ay, mevcut sistemin yıkılmasının bu yapı için hayat memat meselesi olduğunu vurguladı.
"Türklerle Kürtleri birbirine düşman eden bu yapının ana karargâhı, Suriye ve Irak’ta Müslümanları birbirine düşüren yapı aynı yapıdır." ifadesini kullanan Emekli Albay Ay, "Çünkü bu ülkenin ruh köklerine, medeniyet köklerine, gelenekleriyle aşina olsalar ve bu ülkeye ait olsalar; örneğin, Türk-Kürt meselesinin 40 yıllık bir geçmişi var, bunların halledilmesi için çalışmaları lazımdı. Bütün devlet enstrümanları ellerindeydi. Türk milliyetçileri de Kürt milliyetçileri de bu yapıdan rahatsız değil. Özellikle ulusalcı seküler yapılar, ki Kürt milliyetçileri de buna daha fazla miktarda dahildir, bu yapıdan hiçbir zaman rahatsız olmamışlardır. Ve bu yapının siyasal ve sosyal alışkanlıklarıyla da bir problemleri olmamıştır. Beraber çalışmışlardır ve çalışmaya da devam ediyorlar." dedi.
Darbeci yapı Türklerle Kürtlerin birbirine düşman ederek ayakta kalan bir yapı
Montrö sözleşmesi tartışmaları
Bildiride bahsedilen Montrö Sözleşmesine de değinen Ay, bu sözleşmeden önce 1920’den 1938’e kadar Boğazlar bölgesinde Türkiye'nin asker bulunduramadığını hatırlattı.
Ay, "Amiraller de dahil olmak üzere, 'Lozan bizim tapumuzdur, Lozan'dan sonra 1937'ye kadar boğazlara asker yerleştiremiyorduk, Montrö Sözleşmesi bunu sağlamış bir sözleşmedir.' diyorlardı. Montrö Sözleşmesi bozulursa Türkiye'nin, birtakım güçlü ülkelerin baskısı altında kalacağını, özellikle Amerika'nın ve Türkiye'nin birtakım sıkıntılar içerisine gireceği düşüncesi içerisindeler. Bunun gerçeklik payı var mıdır? Olabilir. Ama bu sizin gücünüzle alakalı bir durum. Sizin bağımsız olmanızla alakalı bir şey. Yani nihayetinde sözleşme bir sözleşmedir. Oturursunuz konuşursunuz, ki hükümetin bir açıklaması var galiba. Sözleşmeyle ilgili bir problemin olmadığını, değiştirilmesini düşünmediklerini ifade etmişlerdi." değerlendirmesinde bulundu.
Ay, bildiride Kanal İstanbul'la ilgili ifadelere tepki göstererek, "İşi sadece arsa rant olarak göstermek isteyenler de bir şeyler saklıyorlar gibi geliyor bana. Türkiye'nin tamamen kontrol altında olacak bir proje, sadece spekülasyonlarla değerlendirilebilir mi?" diye belirtti.
"Kimse Ağlama Duvarı önünde dua eden genelkurmay başkanını konuşmuyor; bir amiralin sarıklı cübbeli fotoğrafını konuşuyorlar"
Bildirinin, bir amiralin sarıklı fotoğrafının basına yansımasının ardından yayımlandığı yönündeki iddialarına da değerlendiren Ay, "Normal şartlarda sağlıklı bir zihnin buradan bir darbe gerekçesini çıkartmaması lazım ama bu fotoğrafların da bilinçli bir şekilde sızdırıldığı kanaatindeyim. Yoksa kimse Mason locasından berat almış generalleri konuşmuyor. Mason toplantılarına katılmış, Mason kıyafetleri giymiş genelkurmay başkanlarını konuşmuyor. Ağlama Duvarı önünde dua eden genelkurmay başkanlarını konuşmuyor. Neyi konuşuyor? Bir amiralin sarıklı cübbeli fotoğrafını konuşuyorlar. Bence onun da incelenmesi lazım, onun da belki çok farklı versiyonları olabilir. Eski bir asker olarak bunu normal karşılamam. Bu olması gereken bir fotoğraf değil. O ayrı bir şey ama pavyonda çalışmış bir kadın üzerinden, uyuşturucu üreten bir adam üzerinden darbe gerekçesi çıkaranlar birtakım unsurların sinir uçlarını nasıl ayaklandıracaklarını biliyorlar." diye konuştu.
Türkiye'de İslam'ın halen bir üvey evlat muamelesi gördüğünü belirten Ay, "Bunu da işte sarıklı amiral fotoğrafıyla bir kez daha ilan ediyorlar. Bunun üzerinden gerekirse bir darbe yapıyorlar. Yani yoksa insanların kişisel tercihleridir. Bundan da normal psikolojik durumdaki bir insanın rahatsız olmaması lazım." dedi.
Ay, "Sadece bu sürece takılan askerlerin değil siyasal iktidarın da üzerine düşen yapmadığı şeyler var. Bu ülkenin hâlâ darbecilerin yaptığı anayasa ile yönetilmesi en büyük sıkıntı. Darbe gerekçeleri de zaten bu anayasaya dayanıyor. Askerler bu ülkeyi koruma kollama yetisini kendilerinde görüyorlar. Bu iç hizmet kanunundan kaldırılsa bile böyle ve bu psikoloji değişmemiş vaziyette." ifadelerine yer verdi.
"Bu ülkede eski darbeciler gereği gibi yargılansaydı bu yaşananlar olmayabilirdi"
Türkiye’de darbecilerin gereği gibi yargılanıp cezalandırılmadıklarının altını çizen Ay, "Tabii ki bu ülkede eski darbeciler gereği gibi yargılansaydı, aldıkları cezaları evlerinde değil de cezalarını çekmeleri gereken yerlerde çekselerdi ve bunlar yaptıklarının bedelini hukuk karşısında çok ivedi bir biçimde ödeselerdi bunların önüne geçebilirdi. Darbeciler yargılanıyormuş gibi yapıp evlerine gönderildiği için bugün bu bildiri okunuyor." dedi.