Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) başkenti Lefkoşa’da düzenlenen 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı Töreni’ne katıldı.
Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC’nin 37’nci kuruluş yıl dönümünde bulunmaktan duyduğu bahtiyarlığı dile getirerek Türkiye’den KKTC’lilere selamlar getirdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs’ın tarihin her döneminde cazibesini korumuş, her toplumun rüyalarını süslemiş kadim bir coğrafya olduğuna işaret ederek şöyle konuştu: "Medeniyetimizin bin 400 yıla, Osmanlının 450 yıla yakındır mührünü taşıyan Kıbrıs, maalesef son 1,5 asırdır belirsizliğin hâkim olduğu çalkantılı bir süreç yaşamıştır. Rumların artan katliam ve saldırılarının ardından gerçekleştirdiğimiz 1974 Barış Harekâtı ile fiilen istikrara kavuşan Kıbrıs’la ilgili siyasi sorunlar hâlâ devam ediyor. Kıbrıs meselesinin, Kıbrıs Türk halkının meşru haklarını ve güvenliğini temin edecek şekilde; adil, kalıcı, sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması önceliğimizdir. Türk tarafı olarak en başından beri bu doğrultuda çok güçlü irade ortaya koyduk; yapıcı fikirler sunduk; iyi niyetle çaba gösterdik. Ancak, sadece bir tarafın çabası çözümün kilidini açmaya yetmiyor. Kıbrıs Türk’ü 2004 yılında çözüm için, barış ve demokrasi uğruna, dünyayla bütünleşmek adına Annan Planı’na ‘evet’ dedi. Rum tarafı ise, masada planı kabul eden liderlerinin bizzat yürüttüğü ‘hayır’ kampanyası sonucunda Kıbrıs Türkü’yle ortak bir gelecek kurmayı reddetti. 2017’de İsviçre’de Rum tarafı, ‘Kıbrıs Türkü’yle bırakın siyasi gücü, refahı, hastaneleri bile paylaşmam’ diyerek yine masadan kaçtı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk tarafının attığı adımlara rağmen Avrupa Birliği’nin verdiği sözleri yerine getirmediğini, idari ve mali noktada vermesi gereken desteği KKTC’ye vermediğini vurguladı.
"Kıbrıs’ta iki ayrı demokratik düzen ve iki ayrı devlet vardır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kıbrıs’ta, 1963’te silah zoruyla bozulan, 1974’te ise Yunan cuntasının düzenlediği darbeyle tamamen ortadan kalkan ortaklığı, Rumlarla birlikte yeniden tesis etmek mümkün değildir. Eskilerin dediği gibi, ‘dünün güneşiyle, bugünün çamaşırı kurutulmaz’. Bugün Kıbrıs’ta iki ayrı halk, iki ayrı demokratik düzen ve iki ayrı devlet vardır. Çözüm çabaları da bu gerçeklere dayanmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Rumların, iktidarı ve refahı, adanın ortak sahibi Kıbrıs Türkleriyle eşit olarak paylaşmak istemediklerini ve bunu da açıkça söylediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hidrokarbon kaynakları konusunda Kıbrıs Türkleriyle masaya oturmaktan sürekli kaçmalarının sebebi de budur. Garantör ülke olarak bizim de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de, bu diplomasi oyunlarına artık tahammülümüz kalmamıştır." açıklamasında bulundu.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı ve KKTC Hükûmetini 46 yıldır kapalı olan Maraş’ın kullanıma açılması yönünde aldıkları cesur karardan dolayı bir kez daha tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Maraş kısa sürede yeniden hayat bularak çözümsüzlüğün sembolü olmaktan kurtulacağına inandığını söyledi.
"Maraş’ta atılan adımın amacı mevcut mağduriyetlerin giderilmesini sağlamaktır"
Bu adımdan rahatsız olanların şimdi mağduriyet edebiyatı yaptığını, oysa Kıbrıs meselesinde tek mağdur tarafın yıllardır yok sayılan, hakları sürekli gasp edilen Kıbrıs Türk’ü olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Maraş’ta atılan adımın amacı, yeni mağduriyetler oluşturmak değil, bilakis mevcut mağduriyetlerin giderilmesini sağlamaktır. Mülkiyet haklarına riayet edilerek yürütülecek çalışmalar sonucunda, Maraş’ta herkesin yararına olacak yeni bir dönem başlayacaktır." diye konuştu.
"Diplomasi ve müzakere, bizleri ortak faydaya ulaştıracak en kısa yoldur"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllardır Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının iş birliği için fırsat olması gerektiğini söylediklerini anımsatarak iyi niyetli çabalarının karşılığını bir türlü alamadıklarını, Avrupa ülkelerinin diplomasi fırsatlarını değerlendirmediği gibi Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum kesiminin şımarıklıklarına boyun eğdiğini kaydetti.
Verilen sözlerin hilafına, Kıbrıs meselesi çözülmeden Avrupa Birliği’ne üye yapılan Rum tarafının, Kıbrıs Türklerini yok sayarak 2003’te Mısır’la, 2007’de Lübnan’la ve 2010’da siyonist işgal rejimiyle deniz yetki alanlarının belirlenmesi için anlaşmalar imzaladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rum tarafının bununla da yetinmeyip, 2007 yılında sözde ruhsat sahaları belirleyerek, uluslararası ihaleler açtığını, 2011 yılında da ilk sondajı gerçekleştirdiğini anlattı.
"Doğu Akdeniz’de ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin adil bir şekilde yer almadığı hiçbir denklem barış ve istikrar üretemez" uyarısını yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korumakta kararlıyız. Geride bıraktığımız dönemde yaşananlar, bu konudaki güçlü irademizin nişanesidir. Elbette anlaşmazlıkların diyalogla, uluslararası hukuk temelinde ve hakkaniyete uygun biçimde çözümü öncelikli tercihimizdir. Biz kimsenin hakkına, hukukuna el uzatmıyoruz, sadece Rum-Yunan ikilisinin haklarımızı gasp etmesine engel olmaya çalışıyoruz. Sorunun çözümünün gerilimi daha da tırmandırmaktan değil, müzakere masasından geçtiğine inanıyoruz. Diplomasi ve müzakere, bizleri ortak faydaya ulaştıracak en kısa yoldur. Kıbrıs Türklerinin de yer alacağı Doğu Akdeniz Konferansı önerimiz, bu irademizin samimi bir ifadesidir. Arzumuz, Avrupa Birliği’nin uzattığımız eli havada bırakmaması, Avrupa dayanışması adına çözümü zorlaştıracak adımlardan imtina etmesidir. Karadeniz’de keşfettiğimiz 405 milyar metreküplük doğal gaz rezervi, enerjiyi iş birliği vesilesine dönüştürme irademizi daha kuvvetlendirmiştir. Karadeniz’de olduğu gibi inşallah Doğu Akdeniz’deki araştırma faaliyetlerimizden de müjdeli haberler alacağımıza inanıyoruz. Doğu Akdeniz’deki sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerimize, belirlediğimiz çerçevede adil bir anlaşma sağlanana kadar kararlılıkla devam edeceğiz."