Göktaş, Doğruhaber Gazetesi'ndeki köşesinde " Özgürlük mü Adalet mi?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Göktaş, köşe yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Canım varsın ikisi de olsun, illa ki birini tercih etmek ötekinden vazgeçmek zorunda mıyız?' diyebilirsiniz.
Gerçekten hem özgürlük hem adalet insanoğlunun elde etmek için uğrunda mücadele verdiği değerlerdir.
Uğrunda nutuklar atılmış, konuşuldukça konuşulmuş, ciltler dolusu, hatta kütüphaneler dolusu kitaplar yazılmış olan özgürlük ve adalet meselesini müsaadenizle dar bir çerçevede kıyaslamaya çalışalım.
İnsanların özgürlük ve adalet taleplerinde muhatapları öncelikle yönetimlerdir, devletlerdir. Onları özgürlükten ve adaletten mahrum bırakan öncelikle devletleridir.
Fakat bazı durumlarda dış güçler de insanların özgürlüğüne el koyar, bu durumda özgürlük mücadelesi dış güçlere karşı verilir.
Bu münasebetle Dağlık Karabağ’ın özgürlük mücadelesini ve zaferini yürekten tebrik ediyoruz. Başta Filistin, Keşmir ve Myanmar olmak üzere yeryüzünde işgal altında bulunan bütün mazlum ve özgürlükten mahrum toplumlara aynı şekilde zafer kapılarının açılması için bunun bir başlangıç olmasını niyaz ediyoruz.
Bunu dedikten sonra biz yine bireylerin kendi yaşadıkları ülkelerindeki özgürlük ve adalet taleplerine dönelim.
Çünkü adalet ve özgürlük meselesi insanlığın içinden geçmekte olduğu böylesi zor günlerde bir başka önem arz etmektedir.
O halde hemen belirtelim; özgürlük Müslüman bireylerin olmazsa olmaz talepleri değildir. Zaten özgürlüğün bir ideal olarak insanların önüne gelmesinin tarihi öyle çok eskilere dayanmaz. Bunu söylerken ceberut ve dikta yönetimleri savunduğumuz zannedilmesin.
Özgürlük asla sınırsız olmadığı gibi yeri geldiğinde bir kısmından taviz vermeyi de gerektirebilir.
Zaten bu meseleyi daha iyi anlayabilmek için adaletle birlikte ele alıyoruz.
Uzatmadan söyleyelim; özgürlüklerden taviz verilebilir, yerine göre vazgeçilebilir fakat adaletten asla taviz verilemez, vazgeçilemez.
Zor günlerde özgürlüklerin kısıtlanması, fazladan bir takım bedellerin ödenmesi gerekebilir. Ama önemli olan bunun herkese aynı şekilde uygulanmasıdır. Ödenecek bedellerin adaletli bir şekilde yansıtılmasıdır.
Yani adalet sadece ganimet taksiminde değil zarar taksiminde, tazminat taksiminde de göz önünde bulundurulmalıdır.
Aslında en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün yönetimlerin birinci görevi adalet dağıtımıdır, gerisi teferruat.
Biz de buradan bir daha sesleniyoruz; adalet, adalet, adalet!.."